1-Oyuna genel bakış
Biz Sebastian
Castellanos adında bir polisiz. Bir cinayeti araştırmak için gittiğimiz yerde
az daha ceset oluyorduk valla. The Evil Within çok mu iyi yoksa çok mu kötü tam
anlamıyla ayırt edemedim. Yani şöyle diyim, atmosfer cidden iç karartıcı, bu
çok iyi başarılmış ama için o kadar kararıyor ki oyuna giresin gelmiyor bir
yerden sonra. The Evil Within‘ın ilk başında yere damlayan kanlarımızla
karşılaşıyoruz ve ipe bacaklarımızdan asılmış tepe taklak durmaktayız.
Karşımızda bir abimiz var, biraz ölmüş, o da asılmış bizim gibi ama ne hikmetse
biz canlıyız. Sol tarafımızdan bir ceseti alıyor birisi. Kafasını koparıp içeri
gidiyor kesmek için. O sırada biz de karşıdaki ceset abimizin üzerindeki saplı
bıçağı yakalayıp kurtulmaya çalışıyoruz. Kurtulduktan sonra ise bu ceset kesen
yaratık oyun boyunca peşimize düşüyor.
2-Oyun incelemesi
The Evil Within’ı 2 partiye bölmüşler anladığım kadarıyla.
Bir parçası bu yaratıktan kaçmakla geçiyor, diğer parçası ise bu yaratık gibi
pek çok yaratıktan kaçmakla geçiyor. Ne
yazık ki bu yaratıkların bazılarını ateşle yakmanız gerekmekte. İşte 1-2 kişi
geldi mi sorun yok ancak 10 kişi geldikleri zaman bayağı zorluyor oyuncuyu. Bol
kanlı, düşüp kalkmalı, bacak sakatlanmalı, kırılmalı patlamalı korkunç bir
oyun. Canlarınızı yenilemek için medikal ürünler bulunuyor. Şırıngadır
bandajdır. Oyunun ikinci kısmında bir silah buluyoruz fakat mermisi yetersiz ve
çok bir etkisi olmamakta.
Oyunun teknik özelliklerine gelecek olursak, The Evil
Within‘ın yapımcısı aynı zamanda Resident Evil‘ın yapımcısıdır. Fakat oyunun
grafikleri hariç oyunu çok gelişmiş bulmadım. Mesela adam bacağımızı elektrikli
testere ile kestikten sonra topallamaya başlıyoruz fakat pantolon nedense hep
sapasağlam. Oyunda mantık hataları mevcut olsa da, grafikler ve atmosfer
tasarımı gerçekten iyi.